Kaç gündür gazetelerde korkuyla domuz gribini takip ediyordum. Türkiye’ye sıçrar mı? Sıçrarsa nasıl önü alınabilir? Ve buna benzer nice olabilecek senaryoları kafamdan geçirdim. Mardin katliamını duyana kadar...
Bizim gibi gelişmemiş ülkelerde, yanlış yazmadım, az gelişmiş değil gelişmemiş ülkelerde, domuz gribine gerek yok. Az gelişmiş ülkelerde bile olabilecek bir olay değildir bu katliam. Domuz gribinden çok daha hızlı çok daha fazla insan, adına töre dedikleri vahşetten dolayı ölüyor.
Bu öyle bir töre ki, savaşta bile düşman kadınlara dokunmayan anlayış ve kültür, kendi hamile kadınlarını gözünü kırpmadan öldürüyor. Dahası bunu yaparak kendilerinin adam olduğunu sanıyorlar.
Bu konuda bugüne kadar önlem almayan kanunları zar zor çıkaran, hatta çıkaramayan hükümetin de ayıbıdır tüm bu olanlar.
Bu katliamın önünü alamayan herkesin vebali vardır. Durumun geldiği noktayı anlamak için bir ailede töre cnayetlerinden dolayı, hiç kadının kalmamış olduğunu söylemem yeterli olacaktır sanırım.
Hiçbir salgın hastalık, hiçbir çaresiz hastalık beni bu kadar üzemezdi. Çünkü bu, tamamen bir zihniyet sorunudur. Ve yaşadığımız bu yüzyılda gerçekleşmektedir.
Dahası var. Bu yüzyılda ülkemizdeki şehirli kadınlara şiddet görüyor musunuz diye sorulduğunda hayır demektir. Aynı şehirli kadınlara tokat yediniz mi dendiğinde evet demektedir. Çünkü şehirli kadın bile şiddeti hastenelik olma olarak algılamaktadır.
İşte günümüz Türkiye’sinde kadınımızın durumu...Şehir, kırsal hepsi içler acısı.
Domuz gribi mi? O ne ki?...