Eşkiyalar pusuda bir kervanı bekliyorlardı. Fudayl bin lyâd, bir ağacın altinda ibâdetle meşguldü. Kervancılardan biri, kervanın sarıldığını görünce kervandaki bütün altınları topladı. Kenarda birinin namaz kıldığını görüp yanına gitti. Namaz kıldığı için onu emin görüp, (Bunları sana emanet ediyorum.Sonra gelir alırım) dedi. Fudayl (Şuraya koy!) dedi. Sonra kervanın yanına döndü. Eşkiyaların kervanı soyduklarım, üzerlerinde bulunan diğer malları aldıklarını gördü. Kervan yoluna devam edecekti. O şahıs, altınlarını almaya geldi. Namaz kılanı eşkiyaların yanında görünce, onların reisi olduğunu anladı, içinden (Eyvah kuzuyu kurda emanet etmişim) diye düşünürken eşkiyaların reisi (Altınlarını koyduğun yerden al!) dedi. Adam altınlarını noksansız koyduğu yerden aldı.
Gözlerine inanamadan sevinerek gitti. Eşkiyalar sordu:
- Reis bey, altınları niye verdin?
- Bu adam beni iyi bir kimse sanıp altınları bana emânet etti. Emânete hıyanet olmaz.
***
Namazla eşkiyalık bir arada yürümez. Ya namaz, kötülüklerden el çektirir, yahut eşkiyalık namazdan alıkoyar. Cenâb-ı hak, doğru namazın bütün kötülüklerden alıkoyacağını Kur'ân-ı kerîmde haber vermektedir. Fudayl da, kıldığı namaz bereketiyle eşkıyalıktan, kötülüklerden el çekip hidâyete kavuşmuş ve evliyanın büyüklerinden olmuştur»