mücahide Çalışkan Üye
Mesaj Sayısı : 579 Yaş : 37 Katıldığı Yer : istanbul Puanı : 0 Rep Gücü : 41517 Kayıt tarihi : 16/09/08
| Konu: yar yolunda yaralanmak nişandır bize Cuma 15 Mayıs 2009 - 19:20 | |
| Yar yolunda yaralanmak nişandır bizeSon günlerde batı inkarının tene batıcı, can alıcı, yürek dağlayıcı, ocaklar sönüdürücü silahları karşısında zor durumda kalan Müslümanlara bakarak bazıları “Ne olacak bu Müslümanların hali?” demeye başladı.
Biz de soruyoruz “Ne olacak bu kafirlerin hali?”
Altın taşıyan iki gemi veya dünyayı yok edecek silahları taşıyan iki gemi denizde fırtınaya tutulur. Azgın dalgalar geminin içini de su ile doldurmaya başlar. Kaptanın biri altın sandıklarını denize atmaya, gemisini kurtarmaya çalışırken, öbür kaptan da atılan altınları da kendi gemisine doldurmaya çalışır.
İş bilmeyen ve uzaktan olayı seyredenler, altınları atana acırlar, altınları toplayana “Ne akıllı adam be..” diye alkış tutarlar.
Altınları atan kurtulurken, toplayan batmaya başlar ve denizin derinliklerinde yok olur gider. Gemisini kurtaran kaptan, deniz dindikten sonra geri gider ve iki gemi altını sahile çıkarır.
“Ne olacak bu Müslümanların hali?” demeyin. “Ne olacak bu inkarcıların hali?” deyin .
Denizde can simidi yerine demiri kucaklayıp denize atlayan gibi, gönlüne Allah inancı yerine, put koyan ve her gün putlarını artıran bu insanlar her geçen gün cehenneme doğru batmaktalar. Uyuşturucu eşliğinde tam tam çığlıkları atmaları aslında eğlence değil, “Kurtarın” çığlıklarıdır.
Evini ateşe verdikten sonra karşısına geçip gülen eğlenen deli gibiler.
Rabbimiz haram lokmayı yiyenlerin karınlarına ateş yediklerini söyler. (Bakara 174)
Hazineyi soyarak, zimmete para geçirerek, para dalavereleriyle toplumu soyarak ateşini çoğaltanlara akıllı demek mümkün değil.
Bir adam düşünün, Taksim meydanında dünyanın en kaliteli ağaçlarını, en kaliteli oymacılara işlettikten sonra kendi etrafına o işlenmiş ağaçları en iyi ustaya çaktırıyor ve kendi elleriyle süper benzin döküp ateşliyor.
Televizyonlar bu olayı verirken bir tane de psikolog bulundururlar ve bu adamın ruh durumunun tahlilini yaptırırlar.
İsa elbisesi içinde ülkelere girip arkadan gelen silahlı Bush’lara ajanlık yapanların ruh halini de bir tahlil etmeliler.
Kendini yakan adama itfaiye yetişemezse, kurtarılamazsa birkaç dakika içinde yanıp gidecek ve iş bitecek.
Ya inkârcıların hali!
O, bu haliyle gönlünde binlerce put olduğu halde, her hücresi haramla beslenmiş halde giderse sonu gelmez senelerde yanacak.
Gece karanlığında eğlenerek yürüyen bir kalabalık uçuruma doğru gitseler, uçurumdan haberi olmayan bu kalabalığa bir adam “Yahu nereye gidersiniz? Yolun sonu uçurum. Gitmeyin “diye bağırsa içlerinde birkaç kişi o bağıranı yakalayıp “Sen ayırımcılık yapıyorsun” diyerek ağaca bağlasa, kalabalık gülerken o bir kişi ağlasa şimdi biz hangisine: “Ne olacak bu/bunların hali?” diyeceğiz. (Bak: Tevbe 109 Âl-i İmran 103)
Ağlayan adam, bağlandığına ağlamıyor. Bu kalabalığın yardan aşağıya düşeceklerine ağlıyor. Yoksa o Müslüman yar yolunda yaralanmayı gazilik nişanı gibi zevkle taşır.
“Hakkın ma’bedinde zikredenin tesbihi zincirden olurmuş” der hapsi halvet kabul eder ve dışarıdakilerin imana gelmesi için de dua eder.
“Pislik yiyen, pisliğe konan sineği kimse kafese koymaz. Kafese bülbülü koyarlar” der ve kafese koyanın ruhunu inceltmek için binlerce nağme söyler.
Mum gibi, yakarlarken bile, yakanları aydınlatmaya devam eder.
Mahmut Toptaş | |
|